Zonguldak Demokrasi Platformu, Madenci Anıtı önünde düzenlenen basın açıklamasında 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde meydana gelen ve 103 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısının yıl dönümü dolayısıyla anma töreni gerçekleştirdi.
Demokrasi Platformu Sözcüsü Erdoğan Kaymakçı yaptığı basın açıklamasında önceki saldırılardan ders çıkarılmadığını savunarak iktidarın “kamu görevini yerine getirmediğini” ve toplumu kutuplaştıran politikaların saldırılara zemin hazırladığını söyledi.
Kaymakçı şu ifadelere yer verdi; “Bundan 10 yıl önce, ülkemizin içinden geçtiği şiddet ve çatışma ortamının sona erdirilmesi için “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi” şiarıyla Türkiye`nin dört bir yanından gelen on binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingimize savaştan beslenen karanlık odaklar katliamla cevap verdiler. IŞİD üyesi 2 canlı bombanın hedef aldığı 10 Ekim Mitingi, AKP’nin tek başına iktidar çoğunluğunu yitirdiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ülkemizin içine itildiği şiddet ve kaos bataklığına karşı, topluma ekilmek istenen kin ve nefret tohumlarına karşı barışın ve kardeşliğin sesini yükseltmek için düzenlenmişti.
Yüreği insan sevgisiyle ve barış özlemiyle dolu 103 arkadaşımız yaşamını yitirdi. Yaklaşık 500 arkadaşımız yaralandı. Halen çok sayıda arkadaşımız farklı organ kayıplarına uğrayarak hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor.
Toplumun her kesiminden insanlar olarak bizler de o gün oradaydık. Çünkü barış, emeğin, bilimin ve insan yaşamının temel koşuludur. Çünkü savaş politikaları, kutuplaştırma, şiddet dili ve nefret en çok emekçileri, işçileri, yoksulları vuruyor, hepimiz bunu biliyoruz. O yüzden 10 Ekim’de alanlardaydık; bugün de aynı sözümüzü yineliyoruz: Barış istemek suç değildir. Barış talebi, insanlık onurunun ta kendisidir.
Ancak iktidar o gün, halkına karşı en temel görevini yerine getirmedi. Katliam öncesinde alınmayan güvenlik önlemleri, istihbaratın göz ardı edilmesi, patlayıcıların ülke içinde rahatça dolaşabilmesi; bunların hiçbiri “tesadüf” değildi. Daha önce Suruç’ta, Diyarbakır’da yaşanan saldırılardan ders çıkarılmamıştı. Ya da çıkarılmak istenmemişti. Çünkü o gün olduğu gibi ülkemizde barışı ve adaleti değil, kutuplaşmayı ve kavgayı büyüten bir iktidar anlayışı hâkimdi. Bizler yaralı arkadaşlarımıza yardım etmek için seferber olurken üzerimize TOMA’larla, biber gazlarıyla saldıranları asla unutmayacağız. İktidarlarını korumak için toplumu kaos ve şiddet sarmalına sürükleyenleri asla unutmayacağız. “Kokteyl örgüt” açıklamalarıyla ortamı bulandıranları, gerçeği gizleyenleri, kardeşlerimizin hayatlarından, bizlerin acılarından oy devşirenleri asla affetmeyeceğiz.
Yargı süreci ise adaletin değil, cezasızlığın tarihine bir sayfa daha ekledi. Azmettiriciler, planlayıcılar, siyasi sorumlular hâlâ hesap vermedi. Mahkeme salonlarında katliamın gerçek failleri değil, yalnızca birkaç piyon yargılandı. Bizler, emek ve meslek örgütleri olarak biliyoruz ki, gerçek adalet, faillerin arkasındaki siyasi iradeyi de yargılamakla mümkündür.
Bugün 10 Ekim’in üzerinden on yıl geçti. Ama acımız dinmedi, öfkemiz soğumadı. Çünkü hâlâ ülkemizde barış sözü susturulmak isteniyor. Hâlâ meydanlarda, üniversitelerde, işyerlerinde “barış” demek suç sayılıyor.
10 Ekim katliamı, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. 10 Ekim Katliamı, insanlığın en yüce değerleri olan barışa, adalete, emeğe ve demokrasiye karşı işlenmiş bir suçtur.
Bu insanlık suçuna ortak olan herkes hak ettikleri cezayı alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. “Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış” mücadelesi yitirdiğimiz arkadaşlarımızın bizlere en büyük emanetidir. Bizler bu emanete sahip çıkacağız.
Barış için, eşitlik için, özgürlük için canı toprağa düşenler, barışa, eşitliğe ve özgürlüğe can olsunlar!”